Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, son 10 yıldır sürdürülebilirliği ana gündem maddesi haline getirdiklerini belirterek, “Tosyalı Demir Çelik İskenderun Tesisi’nde Quantum Furnace teknolojisini kullanarak enerji tasarrufu sağladık ve karbon salınımını azalttık.” dedi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Tosyalı, son birkaç yılda teknoloji, inovasyon ve AR-GE çalışmalarıyla 100’den fazla sürdürülebilirlik projesi gerçekleştirdiklerini anlattı.
Üretimin sürdürülebilirliği için endüstri 4.0 yatırımlarına ağırlık verdiklerine dikkati çeken Tosyalı, yapay zeka algoritmaları ve iş süreçlerinin takibi için dijital teknolojilere önemli yatırımlar yaptıklarını belirtti.
“Bu sayede hem üretimin devamlılığı ve verimliliğini hem de enerji tasarrufunu sağlıyoruz, aynı zamanda emisyonlarımızı da düşürüyoruz.” diyen Tosyalı, fabrikada kullandıkları ileri teknolojilerle yüzde 30 daha az elektrik enerjisi ve yüzde 15 daha az doğalgaz tükettiklerini aktardı.
Tosyalı, yüksek fırınlara göre yüzde 70, geleneksel ark ocaklarına göre yüzde 20 daha az karbon ayak izi ile çevreci bir tesis oluşturduklarının altını çizdi.
Güneş enerjisine yapılan yatırımlar ile dünyanın en büyük çatı üstü güneş enerjisi santraline sahip olduklarını hatırlatan Tosyalı, “GES projemizle yaklaşık 171 milyon kilogram karbon salınımını engelledik. 2025 itibarıyla planladığımız GES yatırımlarıyla toplam elektrik kullanımımızın yüzde 50’sini öz üretimimizden temin edeceğiz.” diye konuştu
“Çelik sektörü, küresel karbon salımının yüzde 7’sinden sorumlu”
Yeşil çelik dönüşümündeki en büyük zorluklardan birinin, üretimde kullanılan enerjiden kaynaklanan emisyonlar olduğunu belirten Tosyalı, hurdadan çelik üretiminin henüz istenen seviyede olmadığını ve sektörün kömüre bağımlı olduğunu ifade etti.
Başta Avrupa olmak üzere sektörün ana gündem maddelerinden birinin şu anda hidrojen olduğunu aktaran Tosyalı, “Hedefimiz, çalışmalarımızı tamamlayıp tamamen yeşil hidrojen ile yeşil çelik üretmek. Tüm yeni yatırımlarımızı da tesislerimizde hidrojeni kullanabilecek şekilde yapıyoruz. Avrupa Birliği genelinde çeşitli sektörlerde 80 hidrojen projesi için 17 milyar avronun üzerinde kamu desteğine onay verilmiş.” şeklinde konuştu.
Tosyalı, yeşil çelik dönüşümünün ekonomiye hem geçiş aşamasında hem de sonrasında önemli katkıları olacağına işaret ederek, şunları kaydetti:
“Çelik sektörü, küresel karbon salımının yüzde 7’sinden sorumlu. Enerji kaynaklı salımların ise yüzde 10’unu çelik sektörü gerçekleştiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın araştırmalarına göre yıllık 650 milyar dolarlık temiz enerji üretimi var ve bunun 380 milyar doları güneş enerjisi yatırımı. Temiz teknoloji yatırımları kömür, gaz ve petrol yatırımlarını geçmiş durumda.”
Tosyalı Holding’in, 2030 ve 2050 için sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürdüğünü ve yeşil çelik üretiminde öncü olmayı hedeflediğini belirten Tosyalı, şu şekilde konuştu:
“Tosyalı olarak dekarbonizasyon çalışmalarımızla karbon ayak izimizi her geçen gün daha da düşürüyoruz. Güneş ve hidrojen gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımı, döngüsel üretim ve teknoloji inovasyon ve AR-GE çalışmalarıyla üretim süreçlerini geliştirerek karbonsuz çelik üretimi sağlamak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.”
“Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma bilinciyle, çalışmalarımızı sürdürüyoruz”
OYAK Maden Metalürji Finansal Yönetim ve Mali İşler Grup Başkan Yardımcısı Serdar Başoğlu da, Erdemir’de, sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda yeşil çelik üretimine yönelik atılan adımları anlattı.
Erdemir’de gerçekleştirecekleri yeşil dönüşüm hakkında bilgi veren Başoğlu, önemli adımlarından biri olarak Elektrik Ark Ocağı (Electric Arc Furnace-EAF) tesislerinin devreye alınacağını bilgisini paylaştı.
Başoğlu, bu adımla birlikte, hurda tüketimine dayalı çelik üretimini artırarak birim sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflediklerini ve aynı zamanda müşterilerine kaliteli çelik tedarik etmeyi sürdüreceklerini söyledi.
Sera gazı emisyon azaltımında önemli bir diğer adımın, yeşil dönüşümün en önemli yapı taşlarından biri olarak gördükleri DRI teknolojisini hayata geçirmek olduğunu anlatan Başoğlu, “Bu teknoloji ile kömür kullanımını azaltarak, indirgeyici olarak ilk etapta doğalgazı, ardından yeşil hidrojeni kullanarak fosil yakıta olan bağımlılıkları önemli derecede azaltacağız.” dedi.
Başoğlu, üretimin çeşitli aşamalarında kömür yerine emisyon faktörü sıfır olan biyokütle kullanımı ile proses emisyonlarını iyileştireceklerinin altını çizerek, “Bir diğer önemli adımımız da satın alınan elektrik kaynaklı emisyonlarımızı azaltmak adına ülkemizin çeşitli bölgelerinde Türkiye’nin en büyük kapasiteli lisanssız güneş enerji santrallerini kurmak olacak.” şeklinde hedeflerini paylaştı.
Yeşil çelik dönüşümünün mevcut üretim teknolojilerinin terk edilerek çevre dostu üretim teknolojilerine dayalı yeni bir üretim altyapısına geçmeyi gerektirdiğine değinen Başoğlu, bu dönüşümün çevresel, teknolojik, finansal, ticari ve sosyal boyutlarda önemli etkileri olacağını aktardı.
Başoğlu, yeşil çelik dönüşümünün getireceği mali yükün nasıl karşılanacağı ve çevreci teknolojilerin endüstriyel çapta kullanıma hazır olma durumunun dönüşümün önündeki en büyük engeller olduğuna dikkati çekti.
Yeşil dönüşüm sürecinin verimlilik ve rekabet gücünü artıracağını, yeni sektörler ve teknolojiler ortaya çıkaracağını, iş imkanlarının gelişimi ve yeni pazar ve tedarik zincirlerinin oluşumu gibi faydalar sağlayacağına değinen Başoğlu, “AB’deki düzenlemelere mukabil, Türkiye’de devreye alınması gündeme gelen politik düzenlemelerle, parasal kaynakların ülke içinde kalması sağlanacak. Bu sayede oluşacak fon birikimiyle de yeşil dönüşüm desteklenebilecek.” açıklamalarında bulundu.
Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine katkı verecek şekilde Net Sıfır Yol Haritaları ile 2030, 2040 ve 2050 için somut hedefler belirlediklerini kaydeden Başoğlu, şunları kaydetti:
“Çevreye olan diğer etkilerini en düşük seviyeye indirmek amacıyla ölçüm ve izleme sistemlerini geliştirip, daha çevreci uygulamaları devreye almak için yatırımlarımızı önceliklendirdik. Azalan su kaynaklarını daha verimli kullanmak için su resirkülasyonunu artırarak, su tüketim projeksiyonlarımızı doğadan daha az su çekecek şekilde şekillendiriyoruz. Aynı zamanda biyoçeşitliliği koruyacak projeleri desteklemeye devam ediyoruz. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğumuzun bilinciyle, çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”